Atatürk Orman Çiftliği’nden Kalanlar…
Kurtuluş Savaşı’ndan yorgun çıkan Türkiye Cumhuriyeti, Ankara’yı başkent yapıp, Orta Anadolu’da bir kent yaratırken, bu fikrin ortasındaki birçok gerçek, bu kentin kısa zamanda büyümesini de sağladı. İlk planlı büyüme, Atatürk’ün daveti ile Türkiye’ye gelen plancı Jansen’in çalışmaları ile başladı. Ankara, bugünkü kent yapısının ana temasını, bu planlardan alarak gelişti. İşte tam bu gelişme içinde, mülkiyeti M. Kemal Atatürk’e ait olan, bizzat Atatürk’ün irade ve gözetimi ile çorak bir arazi üzerinde tarım ürünlerinin üretildiği, Ankara’nın birçok ihtiyacını karşılayan bir alan yaratıldı, Atatürk bu çiftliğini Türk ulusuna armağan etti.
Uzun zaman fonksiyonlarına uygun olarak yaşatılan bu alan, zaman içinde küçük parçacık ayrışımlarla bölündü ve maliye hazinesinden bazı kurumlara tahsis edilerek küçültüldü. İmar planlarında da korumaya alınan parça, son girişim ile bugün devasa bir yapılanmanın altında kaldı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce koruma amaçlı nazım imar planı hazırlandı ve SİT alanı içinde kalan bölüm, Başbakanlık binasının yapılmasının önünü açtı. Bu plana yapılan itiraz kabul edilince, plan çok küçük bir değişiklikle yeniden Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçirilip askıya asıldı. Askı süresi içinde yapılan itiraza rağmen SİT alanı içindeki Başbakanlık binasının inşaatı devam etti. İtiraz eden kurumların yargıya yaptıkları müracaat 10 Şubat 2014 tarihinde mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı ile sonuçlandı.
Planın yürütmeyi durdurma kararının hemen ardından 17 Şubat 2014 tarihinde yargı bu kez SİT alanı değişikliğine ilişkin kararı reddetti. Yani, planda SİT alanı olan yerin bir başka amaca yönelik fonksiyon almasını uygun bulmadı. Bu alan üzerindeki yapıların tamamının bu karar ile durdurulması gerekirken, bu kez 18 Şubat 2014 tarihinde, mahkeme kararının bir gün sonrasında, Koruma Kurulu’ndan yeni bir karar çıktı ve SİT alanı içinde kamu yararına olacak kamu binalarının yapılmasına ilişkin izin, tüm gelişmelere yeni bir boyut kazandırdı.
Planın yürütmeyi durdurma kararına karşı bir üst mahkemeye yapılan müracaat ile temyize gidildi. Şimdi buradan gelecek karar bekleniyor. Bütün bu gelişmeler devam ederken Başbakanlık sarayı inşaatı da olanca gücü ile devam ediyor. Gelinen noktaya başlangıcından itibaren bakıldığında, Atatürk’ün yarattığı bu alanın Ankaralılar için ne derece önemli olduğu çok net görülecektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin mirası olan bu alanda zaman içinde yaratılan imar alanları, tahsisler ve son yapılan Başbakanlık sarayı inşaatı, bu mirasa sahip çıkamadığımızı göstermektedir. Ankara bugün tüm varoşları boyunca ilk planlamanın yapıldığı temellerin çok dışında devasa bir kent olarak Anadolu’nun göbeğinde büyürken, bu büyümenin şahitleri olan bizler Ankara için hiç kaygılanmayacak mıyız? Son 20 yıllık süreçte kırsal alandan büyük kentlere yapılan göçlerin sonucu olarak bu kentlerin sağlıklı büyümesi kontrol edilemezken, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere geleceği endişe ile izlenen birçok büyük kent, yarınlarda yaşanılır bir kent olmaktan uzaklaşmaktadır.
Ankara bu anlamda Cumhuriyet’in simgesidir. Bu değeri korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak da bizlerin görevidir. Unutulmamalıdır ki Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti ve kalbidir.