osman gudu

Oyun Bitti….
Cumartesi akşamı Çapa Tıp Fakültesinde ameliyata alınmıştı. Ortak dostlarımızın bu ameliyat için acil kan ihtiyacını hemen sitelerden ve arkadaşlardan paylaştım. Ameliyatı hakkında bilgiler alıp ne yapabilirimi düşündüm. Ameliyattan yoğun bakıma alındığını öğrendiğimde yaşama dair son sahnenin oynayacağını bilemedim. Pazar sabahı vefat haberi geldi. Ve usta bir tiyatro sanatçısı Celil YAĞIZ’ı kaybettik.

 

osman gudu celil yagiz

Bir kaç oyununu izlemiştim. Son zamanlarda sık sık bir araya gelmiştik. Düzce’de rakı sofrasını paylaştığı çok sevdiği dostlarıyla beni arardı. Onu tanıyan ona değer veren ve onura eden dostları. Öyle ki sırf onun oyununu izlemek onu sahnede yalnız bırakmamak için bir geceliğine Düzce’den Muğla’ya gidip dönmüşlerdi. O gece kendisini alkışlayan o ellerin kilometrelerce uzaktan sadece ona sunulan saygı ve sevgi ifadesine layık olmanın sevgisini yaşadı. Ses tonu, diksiyonu ve tiyatrocu kimliği ile yıllarca üniversitede ve Belediye sahnesinde birçok genç tiyatrocu yetiştirdi. Oyunlarını tüm Türkiye’ye her bölgeye taşıdı. Binlerce izleyiciden alkış aldı. Gururlandı. Her sanatçı gibi, onun bütün zenginliği, yüreğinde ve sanat sevgisindeydi. Zaman olur cebinde bir çorba parası olmazdı. Ama en müstesna alanlarda saygı ve sevgiyle karşılanır, alkışlanırdı. Evet, bu alkışlar onu doyurmaz, gideceği yere götürmez, dinleneceği sakin bir yuvaya ulaştırmazdı. Elinde plaketlerini, sahnede verilen buketleri, kim bilir nerede kimlere bıraktı. Dünya malı ile ilgilenmez, dostluğu sevgiyi kede- ri paylaşırdı. Onun yaşam felsefesinin en güzel örneğini kendini yazdığı şu satılarla betimlemişti.

Adınız: Celil YAĞIZ
Ev adresiniz: Evim barkım, yeryüzünde dikili çubuğum yok. Ya doğa elimden aldı, ya da dağıttım. Sadece öğrencilerim var… Bütün kazancımı onlara veririm. Adları gizlidir bilinmez.
İş yeri adresiniz: Zamansız, mekânsız, seyyareyim.
Varlığınız: Bu ülkede benim kadar zengin, benim kadar yoksulu göremezsiniz. Bir akşam altın yaldızlı bir yatak, ertesi gün park.
Mesleğiniz: Söyleyemem… Ulan diye başlarsınız benim ile konuşmaya.
Pasaport: Yok. Araç: Yok.
Yaşınız: Annemin parmak hesabı yüzünden karışık. Bilmiyorum. Ya harman zamanı, ya da tütün. Yaşsızım.
Vergi borcunuz: Bu ülkede tek kuruş vergi borcu olma- yan,’’Ulan’’lardan biriyim. 50 yıl içinde hepsini ödedim. Ulan denmesin diye.
Onunla ilgili bu dizeleri Facebook’ta ilk gördüğümde ken- disini ne de güzel anlatmış diye düşünmüştüm. 6 Ocak’ta Düzce’de yapılan sade bir cenaze töreni ile toprağa veril- di. Ne kocaman limuzinler, ne camları siyah film kaplı koca koca cipler, ne de tabutunun kenarlarında yüzlerce çelenk ve bir sürü siyah takım elbise giymiş korumalar. Bunların hiç biri yoktu. Sadece onu gereçten tanıyan, seven dostları vardı. Koskoca ömrüne yüzlerce tiyatro oyununu sığdırmış, ömrü boyunca Türkiye’nin her yerinde sahne almış, insanlara hep mesaj veren oyunları ile, sahnelediği Atatürk gibi ilerici yurtsever olmuştu. Üzerini örten toprağın oluşturduğu tümsekte başucuna konan ahşap bir mezar taşı ve üzerinde tiyatroyu simgeleyen iki mask. Koskoca bir yaşamın, binlerce seyircinin, yüzlerce sahnenin son perdesi. Türkiye’de sanat ve sanatçılar adına tanımlanacak en özellikli kişilerden biri olarak, sahnedeki zenginliğinin dışında hiçbir zenginliği olmayan tiyatro sanatçısı Celil YAĞIZ, perdeyi kapattı. Şimdi onu anlamak, yorumlamak, hissetmek zamanı. Tiyatro sanatçısı Celil YAĞIZ’ın ölümü Türkiye’de sanata ve sanatçıya verilen değerin bir kez daha anımsanmasını hatırlattı. Ama her şeye rağmen sanat ve sanatlarını icra eden Celil YAĞIZ’lar hep olacak…

Powered by OrdaSoft!