Başarılı Yönetici Liyakata Önem Verendir

Günümüz Türkiye’sinde ne sivil toplum örgütleri ne özel şirketler ne de diğer kurumlarda liyakat sahibi işinin gereklerini fazlasıyla yerine getirebilen insanlar çalışma fırsatı bulamıyor.

Bu uzman insanlar yerine işine hâkim olmayan sadece kolay yönetilebildiği için kadroya alınmış insanlar, üst düzey yöneticilere verimlilik yerine özgüven ve üstünlük duygusu sağlıyor. Halbuki gerçekten başarılı olmak isteyen yöneticiler, çalışma arkadaşlarını seçerken en yetkin insanlardan oluşturacakları kadrolarla kısa zamanda büyük işlerin altından kalkabileceklerini ve bu başarıda rol alan herkesin bir adım daha ileri gideceğini bilirler.

Müesseselerde ikinci sınıf yöneticilerin çalışma grubu üçüncü sınıf kadrolarla oluşur. Bu tercihlerle idareci kendisini daha değerli hisseder ve itibarını bu sayede devam ettirip koruduğunu sanır. Halbuki bir işletmede gelişim, iyi idare ve işin ehli olan birinci sınıf yöneticilerle sağlanır. Birinci sınıf yönetici kendisi gibi işinde birinci sınıf olan hatta daha ileri düzeyde olanlarla çalışmak ister. İşlerin daha iyi seviyede yapılması, işletmelerin büyümesi ve gelişimi en iyilerle çalışmaktan geçer.

Yöneticilik çalışma arkadaşlarından üstün olmak ya da onlara hükmetmek değildir. Aksine kendi alanında başarılı insanlara önderlik ederek her birinin ortaya çıkarttığı kıymetli işi adeta bir orkestra şefi gibi harmoni içinde yöneterek en güzel senfonilerin ortaya çıkmasını sağlamaktır. Yöneticiler çalışma hayatı için elzemdir mesela şefi olmayan bir orkestra konserler verip bütünlük sağlayamaz. Ancak iyi bir yöneticinin oluşturabileceği farkı da şu örnekle anlatabiliriz: Daha kendi enstrümanını çalmayı öğrenmemiş insanların bir araya geldiği bir orkestra hayal edin. Piyanist piyano çalamıyor, kemancılar akort yapmayı bilmiyor kimse ne yapması gerektiğini öğrenmemiş yani liyakat sahibi değiller. Biz bu orkestranın başına dünyanın en iyi şefini de koysak ortaya başarılı bir sonuç çıkmaz. Bir yöneticinin başarılı atfedilmesi için çalışma arkadaşlarını liyakat esasına göre seçmesi çok önemlidir. İşi ehline teslim etmeyi bilmek gerçek idarecilerin temel özelliğidir, bu seçimlerin idarecilerin başarısını arttıracağı aşikardır. Bu seçimleri uygulayacak yöneticinin öz güveni yüksek, basiretli bir iradesi olması gerekir.

fikret yilmaz 79

Başarı asla tesadüf değildir. İşinin ehli olanlarla çalışanların er ya da geç başarıya ulaştığını siz de başarıya ulaşmış olanları incelerseniz fark edeceksiniz. Aklınıza gelen tüm kurum ve kuruluşları şöyle bir gözden geçirin. “Benim yakınım, bu bizden” demeden liyakata önem veren, hak edeni yani işinde birinci sınıf, ehil sahibini tercih edenler başarılı olmuşlardır. Liyakata göre değil de bizden diye yapılan seçimlerin sonu başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Yarına kalan iş sonsuzluk çukurunu boylamış demektir. İnsanın asıl sermayesi zamandır. Çoğu insan bu zenginliği tutarlı ve iradeli kullanamaz. İnsanlar bugünün işini yarına bırakarak gün geldiğinde altından kalkamayacağı bir borca girerler, başarısız olurlar. Ancak başarılı insanlar zaman denen bu hazineyi son zerresine kadar kullanarak tüm zorlukların üstesinden gelirler.

Çok bilen çok yanılır derler. Bir de her şeyi bilen ama yarım yamalak bilen var ki onun hali daha da kötü. Böyleleri çok konuşurlar her konuda fikirleri vardır ancak bilgileri olduğunu söyleyemeyiz. Her şeyi bildiğini zanneden bu insanlara yanlış yerine doğruyu öğretmekte çok zordur. Her öğretmen bilir ki bilmeyene değil, çok ya da yanlış bilene öğretmek zordur. Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmak çok büyük bir erdemdir. Bir atasözümüzde de geçtiği gibi “Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır.”

Ben bilirim diye her şeyi bildiğini söyleyen aslında hiçbir şey bilmeyenlerdir, tercihlerini doğru yaparak başarıya ulaşacak birinci sınıf idarecilerle çalışmanız dileğiyle.

Powered by OrdaSoft!