yasar akcaDijital Dönüşümü Gerçekleştirmeli Miyiz?

Günümüzde birçok yönetici ve firma sahibinin aklında “Dijital dönüşümü gerçekleştirmeli miyiz? Dijital dönüşüm ile ilgilenmeli miyiz?” gibi sorular bulunmaktadır. Firmaların ayakta kalabilmek için yoğun bir çaba harcadıkları düşünüldüğünde, bu tür konularla yeterince ilgilenemedikleri görülmektedir.

 

 

 

makale ya 97 1

Ancak kısa bir yanıt vermek gerekirse; firmalar, rekabet kabiliyetlerini koruyabilmek ve yasal düzenlemelere uyum sağlayabilmek için dijital dönüşümlerini gerçekleştirmek zorundadır.

Dijital dönüşüm kavramı son yıllarda firmalarımızın gündeminde yer almaya başlamış olsa da Avrupa’da oldukça köklü bir geçmişe sahiptir. 1970’lerde otomasyonla başlayan dijitalleşme, 2000’li yıllarda internet ve e-ticaretin yaygınlaşmasıyla hayatın her alanına girmiş, 2010’larda ise Endüstri 4.0 kavramıyla birlikte üretim ve hizmet sektörlerinde yeniden önem kazanmaya başlamıştır. 2015 yılında yürürlüğe giren Paris İklim Antlaşması ile dijitalleşme artık yasal bir zeminde de ele alınmaya başlanmıştır.

Paris İklim Antlaşması’yla önem kazanan “karbonsuzlaşma” ve “kaynağında takip” kavramları, dijital dönüşümü hem üreticiler hem de tedarikçiler açısından daha da önemli hale getirmiştir. Dijitalleşmenin tarihsel gelişimi incelendiğinde, 1970’li yıllarda firmaların iç dinamikleriyle dijitalleşme sürecini başlattıkları görülmektedir. Bu dönemde, Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) sanayilerinin yıllık ortalama büyüme oranı yaklaşık %5 civarındaydı. Sanayideki bu yüksek büyüme oranı, firmaların rekabet kabiliyetini ve kârlılığını düşürmekteydi. Bu nedenle firmalar, rekabet güçlerini artırmak ve kârlılıklarını yükseltmek amacıyla otomasyon temelli dijitalleşme adımlarını atmışlardır.

Dijital dönüşümün amaç ve hedefleri incelendiğinde, firmaların bu süreci tercih etme nedenleri açıkça anlaşılmaktadır. Dijital dönüşümün temel amaç ve hedefleri şunlardır:

  • Verimlilik artışı
  • Müşteri deneyiminin iyileştirilmesi
  • Yenilikçiliğin teşvik edilmesi
  • Karar verme kalitesinin artırılması
  • Pazar koşullarına hızlı uyum sağlama
  • Teknolojik değişimlere hızla adapte olma

Bu hedefler, dijitalleşmenin firmaların rekabet kabiliyetini geliştirmek ve sürdürülebilir kılmak amacıyla uygulandığını göstermektedir.

makale ya 97 1b

Şekil 1: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ve Avrupa Topluluğu’nun (EC) 1971–1978 yılları arasındaki sanayi üretiminin yıllık büyümesi.

Türkiye’de dijital dönüşümün yasal altyapısı incelendiğinde, yalnızca son yıllarda sıkça karşılaştığımız KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) değil, aslında 1982 Anayasası’nın 20. ve 22. maddeleri de dijital dönüşümün hukuki temelini oluşturmaktadır. Bu maddeler “kişisel verilerin korunması, haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliğini” güvence altına alır.

İster üretim ister hizmet sektöründe faaliyet göstersin, tüm işletmelerin ve bireylerin KVKK hükümlerine uymakla yükümlü oldukları unutulmamalıdır. Bu alandaki ilk yasal düzenleme, 2004 yılında yürürlüğe giren 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu olmuştur. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyenler için 2016 yılında yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kapsamında idari para cezaları uygulanmaktadır.

makale ya 97 1c

KVKK’nın resmi web sitesinde yayımlanan verilere göre, yalnızca 2024 yılında 4 başlık altında toplam 29.335.947 TL tutarında idari para cezası kesilmiştir.

AB genelinde ise dijital dönüşümün yasal çerçevesini belirleyen ilk kapsamlı düzenleme, 2016/679 sayılı Genel Veri Koruma Tüzüğü (General Data Protection Regulation – GDPR) olmuştur. Bu düzenleme kapsamında, firmalara yıllık cirolarının %4’üne kadar idari para cezası uygulanabilmektedir. Bu örnekler, firmaların dijital dönüşüm sürecinde doğrudan taraf oldukları yasal düzenlemelere işaret etmektedir.

Paris İklim Antlaşması ile yürürlüğe giren ve temelde karbonsuzlaşma hedefiyle özdeşleşen yasal düzenlemelerin de dijital dönüşümle doğrudan veya dolaylı biçimde ilişkili olduğu görülmektedir. Doğrudan ilişkiye örnek olarak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM – CBAM) gösterilebilir. SKDM verilerinin hesaplanması, işlenmesi takibi firmalara kadar uzanmaktadır. Dolaylı olarak ise ISO 14067 Ürün Karbon Ayak İzi standardı kapsamında kaynakta takip mekanizmalarının kurulması dijitalleşmeyi ve dijital dönüşümü zorunlu hale getirmektedir. Bu tür uygulamalar, yalnızca verimliliğin izlenmesi için değil; aynı zamanda firmaların ve müşterilerin taleplerini karşılamak amacıyla da kurgulanmaktadır.

Avrupa Birliği’nde dijital dönüşüm çalışmalarının sistematik biçimde uygulanmaya başlanması ise 2000–2010 yılları arasında yürütülen Avrupa için Lizbon Stratejisi’ne dayanmaktadır. Lizbon Stratejisi’nin sloganı “Dünyanın en rekabetçi ve dinamik bilgi temelli ekonomisi olma!” şeklindedir. Bu stratejiyle sanayi kalitesi ve Ar-Ge kapasitesinde iyileşmeler sağlanmış, istihdamda ise kısmi artışlar yaşanmıştır. Stratejinin başarısı üzerine Avrupa 2020 Stratejisi uygulanmaya başlanmıştır.

2015 yılından itibaren yürürlüğe konan AB Dijital Tek Pazar Stratejisi ise bu çalışmalar arasında en önemlilerinden biridir. Bu strateji ile özellikle firmaların daralan pazar yapılarının genişletilmesi hedeflenmiştir.

İMMİB verilerine göre, 2024 yılında küresel ticaret hacmi, yavaşlayan büyüme ve jeopolitik gerginliklere rağmen %3,3 artarak 33 trilyon dolar seviyesine ulaşmıştır. Yazının başında belirtildiği gibi, yüksek büyüme oranı ve buna bağlı olarak artan üretim kapasitesi, firmaların rekabet kabiliyetini düşürmektedir.

Sonuç olarak; firmalarımızın varlıklarını koruyabilmeleri ve rekabet güçlerini artırabilmeleri için “dijital dönüşüm” kavramını önceliklendirmeleri bir zorunluluktur.