Sivil Toplum Kuruluşlarının Yapılanması ve Gelişimi
Sivil Toplum Kuruluşları (STK’lar), resmi kurumlar dışında ve bağımsız olarak faaliyet gösteren; politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçlar doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle uğraşan; üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük esasıyla alan; kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.
Devletlerin ulaşamadığı sosyal ve siyasal sorunlara çözüm önerileri getirerek veya kısmi olarak da olsa devletin üzerinden aldıkları yüklerle dolaylı olarak devletlerin sosyal denge ve refah düzeyinin artırılmasına katkı sağlayan sivil kurumlardır.
Demokratik siyasal yaşam için önem kazanmışlardır çünkü günümüzde temsili demokrasi kuramları gibi güçler ayrımı kavramları aşılmıştır. Doğrudan demokrasiye benzer bir karar alma sürecine katılma olanağı sağladıkları için önemlidirler. Ayrıca, genellikle sınırlı maddi kaynaklarla çalışırlar ve projelerini gerçekleştirmek için sürekli olarak mali destek arayışı içindedirler.
Temel amaçları, toplumda farkındalık oluşturmak ve belirlenen sorunların çözümüne katkıda bulunmaktır. Ancak bazı STK’lar, maddi ve gönüllü sıkıntıları nedeniyle toplumsal bir harekete dönüşemeyebilir. Bunun sonucunda da belirli bir destekle ayakta kalır ve zamanla bu desteğe bağımlı hale gelebilir. Bu durum, kuruluş içinde çalışanların kendi etki alanlarını korumaya çalışmalarına ve kurumların bürokratik bir yapıya dönüşmesine neden olabilir.
STK’ların özellikleri arasında, kâr amacı gütmeme, bağımsızlık, gönüllülük ve bir vizyona sahip olma bulunmaktadır. Bu kuruluşlar genellikle belirli bir vizyon ve ideal doğrultusunda faaliyet gösterir ve çeşitli konularda toplumun sesi olmayı hedefler. Amaçları, toplumsal destek oluşturarak siyasi oluşumların arkasındaki toplumsal desteği artırmak ve bilinçli yurttaş katılımlarını güçlendirmektir.
Son dönemde sivil toplum kuruluşlarının önemi arttığından, personel ve istihdam politikalarında uzmanlık ve mesleki deneyimlerin öne çıktığı gözlemlenmektedir. Ancak bazı STK’lar henüz bu noktada değildir ve kadrolarını daha çok kurumun ideallerine bağlı insanlardan oluştururlar. Bunun yerine uzman ve profesyonel kişilerden oluşan kadrolar kurarak ve gerekli kariyer ve motivasyon koşullarını sağlayarak kendilerini geliştirmelidirler.
Sivil toplumun ülkemizde kalkınması ve gelişmesi için, sivil toplum kuruluşlarının birer profesyonel işletme olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bunun için de elemana göre iş değil, işe göre eleman istihdam etmek ve istihdam edilen bölümün gerekli eğitimlerini sağlamak önemlidir. Kurumlar, uzun vadeli ve sürdürülebilir iş garantisi sağlayarak, kariyer ve pozisyonunda yükselme fırsatları sunarak, uzman ve nitelikli kişileri bünyelerinde barındırmalıdır.
Bu nedenle sivil toplum kuruluşları, personel ve istihdam politikalarını güçlendirerek uzmanlık ve profesyonellik odaklı bir yapıya dönüşmelidir. Bu durum kurumların etkinliklerini artıracak, toplumsal etkilerini güçlendirecek ve sivil toplumun daha da güçlenmesine, gelişmesine katkı sağlayacaktır.